6 Aralık 2013 Cuma

Efsanenin Adı Şahmeran




EFSANENİN ADI ŞAHMERAN

Arslan Küçükyıldız

Elimde Bilge Kültür Sanat Yayınevi’nce yayınlanan “Efsanenin Adı Şahmeran” adlı nefis kapaklı bir kitap duruyor. (İstanbul, Kasım 2013,176 sf.) Sadece yazarınca imzalanan ilk kitap değil, zevkle okuduğum nadir kitaplardan biri olduğu ve Türk Edebiyatı’nın önemli bir başucu eseri olacağını düşündüğüm için hakkında bir şeyler yazma ihtiyacı hissediyorum. Öncelikle Bilge Kültür Sanat Yayınevi’ni Türk Edebiyatı’na böyle bir eseri kazandırdığı için kutluyorum.

Çocukluğumda okuduğum ve hayal dünyamı derinden etkilediğini düşündüğüm bir hikâyeydi Şahmeran.1960’lı yıllarda okumuştum. Kim kaleme almıştı bilmiyorum ama o efsaneyi bir köy ilkokulu kitaplığından aldığım, şimdi adını hatırlamadığım bir kitapta okumuştum. Şahmeran, binlerce yıldan beri söyleye geldiğimiz bir efsaneydi ve özellikle çocuklar ve gençler için müthiş bir uyarıcı etkisi vardı. En azından benim için öyle olmuştu. Kim kaleme aldıysa Allah ondan razı olsun.

Aradan çok uzun zaman geçti ama ne zaman bir yılan hikâyesi okusam, dinlesem ve yılan görüntüsü seyretsem, aklıma hep Şahmeran hikâyesi geldi. O kadar güçlü bir derin etkisi vardı ki sanki her büyük efsane gibi kendini hatırlatıyordu. Geçtiğimiz yıl Avrasya Yazarlar Birliği’nin Ankara Hamamönü’nde Kabakçı Konağı’ndaki Hikâye Okumaları etkinliğinde ödüllü reklamcı, hikâyeci Hatice Üzgül’le tanışıp onun Şahmeran’la ilgili bir roman kaleme aldığını duyduğumda bunun için çok heyecanlanmıştım. Efsane yeniden sahnedeydi. Büyük bir merak ve sabırsızlıkla Hatice Üzgül’ün romanını bitirmesini bekledim. Romanın yazımı biter bitmez ilk okuyanlardan biri olmak istedim. Hatice Hanım beni kırmadı ve biter bitmez gönderdi. Okudum, değerlendirmemi yazarına söyledim. Hayâl dünyamı zenginleştirmekle kalmayıp halkbilime ilgi duymamın da sebebi olan Şahmeran efsanesi olağanüstü bir kurgu ve nefis bir Türkçeyle, bir roman olarak, elimde idi. Bir çırpıda müsveddeleri okuyup bitirmiştim. Beklediğime değmişti. Sonraki günlerde, eseri Türkiye’nin önemli edebiyat ortamlarından biri olarak gördüğüm Türk Ocakları Kuşlukta Yazarlar Topluluğu yazarları da kitabı değerlendirdi. Çocuk ve Gençlik kitaplarının konuşulduğu Bala Kitap Topluluğu da eseri görüştü. İyi de oldu. Çünkü ciddi mahfillerde değerlendirilmeye layık bir eserdi. Sanıyorum Şahmeran gibi basılmamış bir eseri önceden konuşmak, eleştirmenler için de büyük rahatlık sağlıyor. Hatırladığım kadarıyla kitap eleştirmenlerce epey didiklendi. Hakkında yazılar yazıldı.[1] Şimdi de yayınlanmış güzel bir roman olarak elimizde. Yazarına ne mutlu... Çektiği onca sıkıntıdan sonra eserine kavuştu.

Biliyorsunuz Şahmeran Efsanesinin, Doğu Türkistan’dan Balkanlara kadar Türk Dünyası’nın birçok yerinde çok değişik anlatımları bulunuyor. Hacı Yakup Anad’ın hatıralarından okumuştum; Doğu Türkistan Şahmeran’ını. Türkiye’de de Mersin, Adana, Urfa, Mardin anlatımlarını okumuştum. Hatice Üzgül, bütün farklı anlatımları büyük bir titizlikle araştırmış, incelemiş, bunlardan yararlanarak pırıl pırıl bir Türkçe ile çok güçlü bir roman yazmıştı. Kanaatimce romancı olarak Hatice Üzgül üç önemli başarıya imza atmıştır. Romanın ilk özelliği, bu değişik anlatımları çok sağlam ve sahih bir anlatımla tekleştirmesidir. Hiçbirini ihmal etmeden, hepsinin üzerine çıkabilen bir efsaneyi, roman tekniği ile kaleme almak çok da kolay bir iş değildir. Hatice Üzgül, bu zor işi başarmıştır: Herkes kaşık yapar ama sapını ortalayamaz. Üzgül’ün ikinci başarısı Türk Edebiyatı'na olan hizmetidir. Reklamcılıktan gelmesi dolayısıyla olsa gerek, Türkçesi çok güzel. Bu güzel Türkçeyle, Şahmeran gibi insanlık tarihinin başından beri iyi ile kötünün mücadelesini anlatan zor bir konuyu, çok akıcı bir şekilde işlemesi Türkçemize büyük bir hizmettir. Efsane etrafında roman kurgusu içine dünya kuruldu kurulalı beri yaşanan iyi ile kötünün kavgasının mahir bir şekilde yerleştirilmiş olması kanaatimce yazarın önemli bir başarısıdır. Din ve ahlâk alanlarının derin konularını, çok nahif bir şekilde kaleme almış Üzgül.

Her yaştan okuyucuya hitap edebilecek duru bir dille kaleme alınmış Şahmeran, zaman içinde gittikçe daha çok değer kazanacak bir kitap. Çünkü “Küçük Prens” gibi hayalleri zenginleştiren, derin göndermeci(sembolik) anlatımlı bir kitap. Antoine de Saint-Exupéry’in Küçük Prens adlı kitabı Dünya Edebiyatı için ne anlam ifade ediyorsa Hatice Üzgül’ün Şahmeran kitabı Türk Edebiyatı için aynı anlamı ifade edecektir. 

Kitap, arka kapağında okuyucuyu hemen kendine çeken şu çarpıcı sözlerle özetleniyor:
Düşmanlarının ortaya çıkardığı bir efsanedir Şahmeran!
Dostluğun ve husumetin, ihanetin ve pişmanlığın, bilgeliğin ve büyücülüğün çarpıştığı bir dünyada geçer.
Belki bilirsiniz, kazananlar kaybetmeyi göze alanlar olur.
Ve diyardan diyara, nesilden nesile aktarılır yüzyıllarca…
Fakat çok önemli ayrıntıları hep eksik kalır.
Ta ki bugüne kadar!
Ta ki bu kitaba kadar!
Bu kitap, Şahmeranın şimdiye kadar hiç anlatılmamış kimliğini ortaya çıkarıyor. Efsaneyi gerçeklerle harmanlıyor. Hikâye içinde hikâye karşılıyor sizi. Hiç kesintiye uğramadan Âdem’in yaradılış sürecine tanık oluyorsunuz. Kâbil, Hâbil’i neden öldürdü, Camsab’la birlikte dinliyorsunuz. Akıp gidiyor anlam dolu cümleler peş peşe… Nuh Tufanı kopuyor. Kara bir gül ağlıyor. Şahmeran anlatıyor! Yalın bir dille, bilgece ve cesaret dolu… Hem tanıdık geliyor anlatılanlar hem de yeniden öğretiyor; sevmeyi ve sevilmeyi!”

Üzgül’ün yine 2013’te Bengü Yayınlarınca yayınlanmış bir hikâye kitabı var: Gece Yolcusu.[2]  Hikâyelerini yayınladığı bloğunda “Hayattan kesitler, insanlardan anılar araklayıp kâğıtlara döküyorum. Bazen şiirle, bazen hikâye ile kendimi paylaşıyorum. Hayatımın mesleği, reklamcılık..” diyor. “Reklamcı” ve “Hikâyeci” kimliğine bu kitabıyla “Romancı” kimliğini de eklemiş Hatice Üzgül. Bence mesleği bundan böyle sadece yazarlık olmalı.  Çünkü bu Türkçesiyle, erken kifayet duygusuna kapılmadan, yorulmadan yazarsa Türk Edebiyatı’na büyük katkısı olacağına inanıyorum. Efsanenin Adı Şahmeran kitabının sonunu okuyanlar Efsanelerin bir seri roman olacağını görecek ve sanıyorum gelecek efsane romanları büyük bir merakla bekleyecektir. Merak edenler için bir sır vereyim: Serinin ikinci romanı Lokman Hekim’in yazımı bitmek üzere.

Hatice Üzgül’ü, kitabın basımına katkıda bulunan dostları, Bilge Sanat Kültür yayınevini kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.

(Bilge Kültür Sanat: 0.212.5207253 ve kitapçılarınıza müracaat ediniz.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder