EFSANENİN ADI ŞAHMERAN
Arslan Küçükyıldız
Elimde Bilge Kültür Sanat Yayınevi’nce yayınlanan “Efsanenin
Adı Şahmeran” adlı nefis kapaklı bir kitap duruyor. (İstanbul, Kasım 2013,176
sf.) Sadece yazarınca imzalanan ilk kitap değil, zevkle okuduğum nadir
kitaplardan biri olduğu ve Türk Edebiyatı’nın önemli bir başucu eseri olacağını
düşündüğüm için hakkında bir şeyler yazma ihtiyacı hissediyorum. Öncelikle
Bilge Kültür Sanat Yayınevi’ni Türk Edebiyatı’na böyle bir eseri kazandırdığı
için kutluyorum.
Çocukluğumda okuduğum ve hayal dünyamı derinden etkilediğini
düşündüğüm bir hikâyeydi Şahmeran.1960’lı yıllarda okumuştum. Kim kaleme
almıştı bilmiyorum ama o efsaneyi bir köy ilkokulu kitaplığından aldığım, şimdi
adını hatırlamadığım bir kitapta okumuştum. Şahmeran, binlerce yıldan beri
söyleye geldiğimiz bir efsaneydi ve özellikle çocuklar ve gençler için müthiş
bir uyarıcı etkisi vardı. En azından benim için öyle olmuştu. Kim kaleme
aldıysa Allah ondan razı olsun.
Aradan çok uzun zaman geçti ama ne zaman bir yılan hikâyesi
okusam, dinlesem ve yılan görüntüsü seyretsem, aklıma hep Şahmeran hikâyesi
geldi. O kadar güçlü bir derin etkisi vardı ki sanki her büyük efsane gibi
kendini hatırlatıyordu. Geçtiğimiz yıl Avrasya Yazarlar Birliği’nin Ankara
Hamamönü’nde Kabakçı Konağı’ndaki Hikâye Okumaları etkinliğinde ödüllü
reklamcı, hikâyeci Hatice Üzgül’le tanışıp onun Şahmeran’la ilgili bir roman
kaleme aldığını duyduğumda bunun için çok heyecanlanmıştım. Efsane yeniden sahnedeydi.
Büyük bir merak ve sabırsızlıkla Hatice Üzgül’ün romanını bitirmesini bekledim.
Romanın yazımı biter bitmez ilk okuyanlardan biri olmak istedim. Hatice Hanım
beni kırmadı ve biter bitmez gönderdi. Okudum, değerlendirmemi yazarına
söyledim. Hayâl dünyamı zenginleştirmekle kalmayıp halkbilime ilgi duymamın da
sebebi olan Şahmeran efsanesi olağanüstü bir kurgu ve nefis bir Türkçeyle, bir
roman olarak, elimde idi. Bir çırpıda müsveddeleri okuyup bitirmiştim. Beklediğime
değmişti. Sonraki günlerde, eseri Türkiye’nin önemli edebiyat ortamlarından
biri olarak gördüğüm Türk Ocakları Kuşlukta Yazarlar Topluluğu yazarları da
kitabı değerlendirdi. Çocuk ve Gençlik kitaplarının konuşulduğu Bala Kitap
Topluluğu da eseri görüştü. İyi de oldu. Çünkü ciddi mahfillerde değerlendirilmeye
layık bir eserdi. Sanıyorum Şahmeran gibi basılmamış bir eseri önceden konuşmak,
eleştirmenler için de büyük rahatlık sağlıyor. Hatırladığım kadarıyla kitap eleştirmenlerce
epey didiklendi. Hakkında yazılar yazıldı.[1] Şimdi
de yayınlanmış güzel bir roman olarak elimizde. Yazarına ne mutlu... Çektiği
onca sıkıntıdan sonra eserine kavuştu.
Biliyorsunuz Şahmeran Efsanesinin, Doğu Türkistan’dan
Balkanlara kadar Türk Dünyası’nın birçok yerinde çok değişik anlatımları
bulunuyor. Hacı Yakup Anad’ın hatıralarından okumuştum; Doğu Türkistan
Şahmeran’ını. Türkiye’de de Mersin, Adana, Urfa, Mardin anlatımlarını
okumuştum. Hatice Üzgül, bütün farklı anlatımları büyük bir titizlikle
araştırmış, incelemiş, bunlardan yararlanarak pırıl pırıl bir Türkçe ile çok
güçlü bir roman yazmıştı. Kanaatimce romancı olarak Hatice Üzgül üç önemli
başarıya imza atmıştır. Romanın ilk özelliği, bu değişik anlatımları çok sağlam
ve sahih bir anlatımla tekleştirmesidir. Hiçbirini ihmal etmeden, hepsinin üzerine
çıkabilen bir efsaneyi, roman tekniği ile kaleme almak çok da kolay bir iş
değildir. Hatice Üzgül, bu zor işi başarmıştır: Herkes kaşık yapar ama sapını ortalayamaz. Üzgül’ün ikinci başarısı Türk
Edebiyatı'na olan hizmetidir. Reklamcılıktan gelmesi dolayısıyla olsa gerek,
Türkçesi çok güzel. Bu güzel Türkçeyle, Şahmeran gibi insanlık tarihinin
başından beri iyi ile kötünün mücadelesini anlatan zor bir konuyu, çok akıcı
bir şekilde işlemesi Türkçemize büyük bir hizmettir. Efsane etrafında roman
kurgusu içine dünya kuruldu kurulalı beri yaşanan iyi ile kötünün kavgasının
mahir bir şekilde yerleştirilmiş olması kanaatimce yazarın önemli bir başarısıdır.
Din ve ahlâk alanlarının derin konularını, çok nahif bir şekilde kaleme almış Üzgül.
Her yaştan okuyucuya hitap edebilecek duru bir dille kaleme alınmış Şahmeran, zaman içinde gittikçe daha çok değer kazanacak bir
kitap. Çünkü “Küçük Prens” gibi hayalleri
zenginleştiren, derin göndermeci(sembolik) anlatımlı bir kitap. Antoine de
Saint-Exupéry’in Küçük Prens adlı kitabı Dünya Edebiyatı için ne anlam ifade
ediyorsa Hatice Üzgül’ün Şahmeran kitabı Türk Edebiyatı için aynı anlamı ifade
edecektir.
Kitap, arka kapağında okuyucuyu hemen kendine çeken şu
çarpıcı sözlerle özetleniyor:
“Düşmanlarının ortaya çıkardığı bir efsanedir Şahmeran!
Dostluğun ve husumetin, ihanetin ve pişmanlığın, bilgeliğin ve büyücülüğün çarpıştığı bir dünyada geçer.
Belki bilirsiniz, kazananlar kaybetmeyi göze alanlar olur.
Ve diyardan diyara, nesilden nesile aktarılır yüzyıllarca…
Fakat çok önemli ayrıntıları hep eksik kalır.
Ta ki bugüne kadar!
Ta ki bu kitaba kadar!
Bu kitap, Şahmeranın şimdiye kadar hiç anlatılmamış kimliğini ortaya çıkarıyor. Efsaneyi gerçeklerle harmanlıyor. Hikâye içinde hikâye karşılıyor sizi. Hiç kesintiye uğramadan Âdem’in yaradılış sürecine tanık oluyorsunuz. Kâbil, Hâbil’i neden öldürdü, Camsab’la birlikte dinliyorsunuz. Akıp gidiyor anlam dolu cümleler peş peşe… Nuh Tufanı kopuyor. Kara bir gül ağlıyor. Şahmeran anlatıyor! Yalın bir dille, bilgece ve cesaret dolu… Hem tanıdık geliyor anlatılanlar hem de yeniden öğretiyor; sevmeyi ve sevilmeyi!”
Dostluğun ve husumetin, ihanetin ve pişmanlığın, bilgeliğin ve büyücülüğün çarpıştığı bir dünyada geçer.
Belki bilirsiniz, kazananlar kaybetmeyi göze alanlar olur.
Ve diyardan diyara, nesilden nesile aktarılır yüzyıllarca…
Fakat çok önemli ayrıntıları hep eksik kalır.
Ta ki bugüne kadar!
Ta ki bu kitaba kadar!
Bu kitap, Şahmeranın şimdiye kadar hiç anlatılmamış kimliğini ortaya çıkarıyor. Efsaneyi gerçeklerle harmanlıyor. Hikâye içinde hikâye karşılıyor sizi. Hiç kesintiye uğramadan Âdem’in yaradılış sürecine tanık oluyorsunuz. Kâbil, Hâbil’i neden öldürdü, Camsab’la birlikte dinliyorsunuz. Akıp gidiyor anlam dolu cümleler peş peşe… Nuh Tufanı kopuyor. Kara bir gül ağlıyor. Şahmeran anlatıyor! Yalın bir dille, bilgece ve cesaret dolu… Hem tanıdık geliyor anlatılanlar hem de yeniden öğretiyor; sevmeyi ve sevilmeyi!”
Üzgül’ün yine 2013’te Bengü Yayınlarınca yayınlanmış
bir hikâye kitabı var: Gece Yolcusu.[2] Hikâyelerini yayınladığı bloğunda “Hayattan
kesitler, insanlardan anılar araklayıp kâğıtlara döküyorum. Bazen şiirle, bazen
hikâye ile kendimi paylaşıyorum. Hayatımın mesleği, reklamcılık..” diyor. “Reklamcı”
ve “Hikâyeci” kimliğine bu kitabıyla “Romancı” kimliğini de eklemiş Hatice
Üzgül. Bence mesleği bundan böyle sadece yazarlık olmalı. Çünkü bu Türkçesiyle, erken kifayet duygusuna
kapılmadan, yorulmadan yazarsa Türk Edebiyatı’na büyük katkısı olacağına
inanıyorum. Efsanenin Adı Şahmeran kitabının sonunu okuyanlar Efsanelerin bir
seri roman olacağını görecek ve sanıyorum gelecek efsane romanları büyük bir
merakla bekleyecektir. Merak edenler için bir sır vereyim: Serinin ikinci
romanı Lokman Hekim’in yazımı bitmek üzere.
Hatice Üzgül’ü, kitabın basımına katkıda bulunan dostları,
Bilge Sanat Kültür yayınevini kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder